top of page

Deprem Yaralarını Diğerkâmlık Saracak !

| Bu yazı, Mart 2023'te Dil ve Edebiyat Dergisi'nin 171. sayısında yayınlanmıştır |


İnsan kavramlarla düşünür.

Düşünce dünyamızın sınırlarını belleğimizdeki kavram sayısı belirler.

Ne kadar kavram bilirsek meseleye dair o kadar geniş bir perspektif sunabiliriz.

Anlatan için olduğu gibi dinleyen için de kavram dünyasının zenginliği önemlidir. O nedenle konuşurken muhatapların, yazarken de okurların yabancı kalacağını düşündüğümüz kavramları aydınlatmadan konuya devam etmemek gerekir. Bu, tam ve net bir şekilde anlaşılmanın olmazsa olmazlarındandır. Hal böyle iken başlıkta zikredilen “diğerkâmlık” kavramını açıkladıktan sonra meseleyi irdelemeye çalışalım…


Diğerkâmlık; amasız, beklentisiz, çıkar gözetmeksizin ve takdir beklemeksizin bireylerin veya toplumun yararına olacak şekilde maddi ve manevi fedakarlıkta bulunmaktır. Hedonizmin (hazcılık) ve materyalizmin (maddi olanın tek gerçek olması) hüküm sürdüğü günümüz dünyasında diğerkâmlığı, üst düzey bir insani meziyet olarak tanımlamak yanlış olmasa gerektir.


Dini, insani ve kültürel değerlerin erozyona uğradığı bu son asırda diğerkâmlık önemli bir değer olarak vitrinde durmaktadır. Bu değeri vitrinden indirip hayatın içinde görünür kılabilmemiz için, toplumumuzun inanç sistemine ve kültürüne göz atmak yeterlidir. Çoğunluğu bin yıldan fazla süredir Müslüman olan Anadolu insanı Haşr Sûresi’nin 9. Ayetini kendine düstur edinmiştir. Şöyle ki bu ayette; “Muhâcirlerden önce (Medîne’yi) yurt edinen ve îmâna sarılan Ensâr, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilen şeylerden ötürü gönüllerinde bir sıkıntı ve rahatsızlık duymazlar. İhtiyaç içinde kıvransalar dahî, mü’min kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, gerçekten felâha erenler işte onlardır” buyurulmaktadır. Bu ayete iman edip mü’min kardeşlerini, ihtiyaç içinde olsa bile kendi nefsine tercih eden bir bireyin veya toplumun diğerkâmlık örnekleri sergilemesi işten bile değildir. Kur’an bunun gibi onlarca ayetle doludur. Toplumumuzun inanç kodlarını tesis eden bir diğer kaynak da sahih sünnet ve sahih hadislerdir. İslam alimlerince muteber kabul edilen Buhari ve Müslim’de geçen bir hadiste İslam Peygamberi Hz. Muhammed (Allah’ın selamı ve rahmeti O’nun üzerine olsun) şöyle buyurmuştur; “Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim bir kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim bir müslümanın herhangi bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir.” Bu sözün sahibini kendisine rehber edinmiş bir toplumda diğerkâmlık örneklerini sıklıkla görmek gerekir. Nitekim hadis külliyatı buna benzer onlarca hadisle doludur. Konuya ilgisi olanlar İsar kavramını da işe koşarak Kur’an’da ve sahih hadis kitaplarında bireysel taramalarını yapabilirler. İnancımızın bize vazettiği bu örneklerden sonra kültürümüzün diğerkâmlık konusundaki öğütlerinden örnekler verelim. “İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir”, “İyilik dile komşuna, iyilik gelsin başına”, “İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı” gibi atasözleri ile karşılıksız iyilik yapmanın erdemi ve güzellikleri ön plana çıkarılmıştır. Bu toplumda doğup büyümüş birisi gayr-i müslim bile olsa ve hatta müslüman olarak doğduğu halde sonradan inancını terketmiş bile olsa, Kur’an’dan ve Hadis’lerden bağımsız olarak bu atasözlerinin yol göstericiliğinde diğerkâm davranış örnekleri sergileyebilir.


Milletimiz tarih boyunca acının olduğu her an ve her coğrafyada diğerkâmlığını göstermiştir. Nerede bir kıtlık var, gıda yüklü gemilerimiz yola çıkmıştır. Nerede bir zulüm var, askeri veya diplomatik yollardan müdahale etmiştir. Doğal afetlerden zarar gören milletlerin yardımına en ön saflarda koşmuştur. Gariplerin sesi, mazlumların hâmîsi, kimsesizlerin abisi olmuştur. Bunları yaparken de çıkarsız ve beklentisiz davranmış, sadece Allah rızasını gözetmiş ve çoğu zaman bedeller ödemek durumunda kalmıştır. Hindistan için İngiltere ile, Pakistan için Hindistan’la, Doğu Türkistan için Çin’le, Filistin için İsrail’le, Mısır halkı için Mısır otoritesiyle, Suriye halkı için Suriye otoritesiyle ve Libya için Batı’yla yaşadığımız diplomatik gerilimler bunun güncel örnekleridir. Başka devletler ve milletler için diğerkâm olmayı başarabilmiş bir toplumun, kendi milleti için vurdumduymaz ve bencil olması düşünülebilir mi? Elbette bu mümkün değildir.


1999 Gölcük ve Düzce depremleri, ülkenin siyasi çalkantılar ve ekonomik sıkıntılarla mücadele ettiği bir dönemde vuku buldu. Ticari hayatın durma noktasına geldiği, iflasların yaşandığı, büyük şirketlerin kapandığı, maaşların ödenemediği, işten çıkarmaların yaşandığı bir atmosferde meydana gelen bu deprem, milletimizin diğerkâmlığı sayesinde üstesinden gelinebilir bir hüviyet kazandı. 17 Ağustos sabahı uyanıp televizyonunu açanlar deprem haberlerini gördükleri andan itibaren imkanları ölçüsünde ellerinden geleni ardına koymayarak depremin yaralarına merhem olmaya çalıştı. Diğer şehirlerden yola çıkıp afet bölgesine hareket eden otobüsler dolusu gönüllü enkazda arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Aynî ve nakdî yardımların uzun bir süre devam ettiği o kara günlerin açtığı yaralar, milletimizin topyekûn dayanışması sayesinde aşılabildi.


1999 Gölcük ve Düzce depremlerinin acı hatırası henüz yüreklerimizden silinmemişken, 2011 senesinde Van depremi yaşandı. Millet işinde gücünde icraat halinde iken gün ortasında gelen bu acı haberle hayat bir anlığına yavaşladı. Ancak bereket versin ki siyasi ve ekonomik ortam, 1999’dakine kıyasla çok daha iyi bir durumdaydı. Siyasi istikrar sağlanmış, ekonomi tarihinin zirvesinde, milletin gelir ve refah düzeyi yükselmişti. Bu şartlar altında organize olarak hızlı davranması ve depremin yol açtığı yaraları sarması daha kolaydı. Nitekim Van depreminde afetzedelere bağışlanan konutların yanı sıra, yaklaşık 250 milyon TL nakit yardım toplanmıştı. Bu enkaz da devlet-millet el-ele düsturu ile diğerkâm milletimiz tarafından kaldırıldı.


Van depreminin üzerinden 9 yıl geçmişti ki deprem felaketi bu sefer önce Elazığ’da, sonra da İzmir’de milletimizi sarstı. Bu depremlerin de yaraları Gölcük, Düzce ve Van depremlerinde olduğu gibi topyekûn bir millet dayanışması ile sarıldı. Diğerkâm Anadolu insanı, Elazığ’dan ve İzmir’den de aynî ve nakdî yardımlarını esirgemedi.


Ve nihayet tarihler 6 Şubat 2023’ü gösterdiğinde ülkemiz, Kahramanmaraş merkez olmak üzere son yüzyılın en büyük deprem felaketini yaşadı. Yerin hemen 7-7.5 km altında, aynı gün içinde iki kez kırılan fay hattı, 7.6 ve 7.8 büyüklüğünde depremlerle adeta bütün dünyayı titretti. Bu deprem o kadar güçlü bir depremdi ki, ülkemiz 3 metre Güney’e kaydı. AFAD Deprem Risk ve Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar’ın beyanıyla bu depremler, 500 atom bombasının yaratabileceği etkiye sahipti. Nitekim bu etkiyi yıkılan şehirler, sayısı binlerle ifade edilen can kayıplarımız ve on binlerce yaralı insanımız vesilesi ile tecrübe ettik. Ne acı tecrübe! Kışın ortasında, gecenin ayazında, karanlığın en derin vaktinde vurdu deprem. 7’si büyük olmak üzere 10 şehri ve yaklaşık 14 milyon insanı direkt etkiledi. Binaların yanı sıra, yardım ulaştırılacak yollar da yıkıldı. Ülke 6 Şubat sabahı yine karanlık bir güne uyandı. Bu felaketi de aşacaktık mutlaka ama o kadar kolay görünmüyordu.


Günün ilk saatlerinden itibaren toplumun tamamında bir yardım telaşı başladı. Herkes bir şekilde bir şeyler yapabilmenin derdine düştü. Medya ve sosyal medya, deprem bölgesine yardım etmek isteyen insanların akınına uğradı. İlk etapta kontrolsüz ve sağlıksız bir şekilde organize olan yardım hareketleri, kısa sürede bir düzene oturtuldu ve sistematik bir yapıya kavuşturuldu. Sanki savaş çıkmış da seferberlik ilan edilmişçesine insanlar elindekini-avucundakini karşılık beklemeksizin depremzedelere ulaştırmak için üst düzey bir çaba sarfetti. Maddi imkânı olmayanlar ise bedenlerini ortaya koyarak enkaz kaldırma çalışmalarına, yardımların dağıtılması hizmetine ve çadırların kurulması faaliyetlerine katıldı. Din, dil, ırk, mezhep ve meşrep ayrılıkları bir kenara bırakıldı ve toplum yekvücut olarak deprem bölgesini üstlenmeyi kendisine vazife bildi. Devletimiz, askerimiz, polisimiz, AFAD, Kızılay UMKE, İtfaiye gibi kurumlarımız, STK’larımız ve gönüllü vatandaşlarımız sahada aktif bir şekilde çalıştı. Şahit olduğumuz bu çalışmaların tamamı büyük bir fedakarlıkla ve karşılık beklemeksizin icra edildi. Diğerkâm Anadolu insanı bir kez daha sahip olduğu bu değerin gerekliliklerini yerine getirdi.


Bu yazının kaleme alındığı şu anda arama-kurtarma faaliyetleri ve yardım kampanyaları kesintisiz devam ediyor. Şimdiye kadar toplanan aynî ve nakdî yardımların miktarı milyar dolarlarla ifade ediliyor. Günlerdir canımız sıkkın, moralimiz bozuk, pek tadımız tuzumuz yok. Gün içinde “keşke daha fazlasını yapabilseydim” diye hayıflanan dostlarımızla dertleşiyoruz. Emekli maaşını vermiş, ahırındaki hayvanını satıp parasını göndermiş, evini-hanesini hiç tanımadığı depremzedeye açmış vatandaş, elinden geleni yapmasına rağmen yaptığı iyiliği yetersiz görüyor ve “keşke daha fazlasını yapabilseydim” diyor. Bu diğerkâmlık, bu alicenaplık, bu cömertlik karşısında insan duygularına hakim olmakta gerçekten zorlanıyor.


Milletimiz fedakardır, hep fedakardı.

Milletimiz cömerttir, hep cömertti.

Milletimiz misafirperverdir, hep misafirperverdi.

Milletimiz diğerkâmdır, hep diğerkâmdı.

Vesselam…




 
 
 

Comments


Sitenin bütün özellikleri sadece bilgisayar ortamında çalışmaktadır

Tablet veya telefon modu bazı özelliklerin çalışması için uygun değildir

  • Twitter
  • Twitter

© 2018'den itibaren...

bottom of page